Başarılı bir veloybol oyuncusu olan Geum-sun, omzundan sakatlanması sonucu veloyboldan uzak kalmış Han Ju-tae ile evlenip Song-yee isminde tombiş bir kız çocuğu sahibi olmuştur.

İngiliz Edebiyatı 'ndan mezun olan Jun-young, bir üniversitede yarım gün ders vermeye adım atmıştır. Ancak yeteri kadar kazanamayan genç adam, bundan dolayı hâlâ annesinin evinde yaşamaktadır. Annesinin tek isteği ise Jun-young 'un evlenmesidir...Evlenmesi için oğlunun üstüne düşmesinin yanında, Jun-young 'un dostlarını da uygun bir gelin adayı bulmaları konusunda ikna etmeye çalışarak; elinden geldiği kadar işleri hızlandırmaya çalışmaktadır. Jun-young ise evlenmeyi düşünmemektedir...Aslına bakarsak evliliğe ve evlenme fikrine karşı değildir ama mütevazı bir hayat yaşamayı kabul edecek, bu hayatın yükünü sırtlayacak, bir de üstüne hem çekici bununla beraber parlak zeka olacak bir gelin adayı nerededir?Jun-young 'un üniversiteden arkadaşı ve nişanlı bir adam olan Kyu-jin, Jun-young 'un da başını yakmak için arkadaşına bir tanışma randevusu ayarlar. Yeon-hee, randevuya oldukca geç gelir. Yeon-hee 'nin gecikmesinin yanında, birbirlerini tanıma işaretleri olan rulo yapılmış gazete ile aynı yerde bekleyen bir adamın daha olması; Jun-young 'u iyice germiştir...Jun-young, oturdukları kafede hemen hemen birkaç dakika geçmişken Yeon-hee ile geleceklerine dair fazlasıyla katı bir öngörüde bulunur. Karşısındaki alımlı kadın asla sahip olamayacağı türdendir ve zengin bir adamla evlenerek; rahat bir yaşam sürmeyi yeğleyecektir...Sadece durum, Jun-young 'un öngördüğünden farklı gelişir. Öğle vakti bir fast foodçunun önünde başlayan tanışma randevusu; gece, aynı otel odasında sonlanır. Fakat Jun-young, Yeon-hee 'nin varlıklı bir adamla evlenerek rahat bir yaşam yaşamayı seçeceği mevzusundaki sabit fikrinden kurtulamayınca ve Yeon-hee 'de bu durağan görüşün kırılması için vakitında gereken adımları atamayınca; ikilinin ilişkisi, eşine az rastlanır bir drama doğru sürüklenmeye başlayacaktır...

Jong-du, davranış bozuklukları nedeni ile ailesi ve toplum tarafınca hep dışlanmış bir gençtir. Seneler önceden şuursizce yapmış olduğu bir kaza sonucu bir insanın ölümüne sebep olmaktan hapis yatmıştır. Cezasını tamamlayıp dışarı çıktıktan sonra vicdan azabı ile ölümüne sebep olduğu adamın evine ziyarete gittiğinde, hiç beklemediği bir görünüm ile karşılaşır.Öldürdüğü insanın sakat ve nüzulli bir kız kardeşi vardır. Jong-du, denetim edemediği ihtiraslarının kurbanı olarak kıza saldırı eder. Kız, maruz kaldığı bu şiddete rağmen ilk kez bir adam tarafınca arzu edilmiş olmanın tatminini yaşamaktadır. Kendisini ilk kez kadın gibi hissettiren bu adamın yolunu her gün izleyecek ve her ikisi de topluluğun dışına atılmış bu iki genç içinde, duygu yüklü bir aşk başlayacaktır. Peki ya camiası oluşturan dışarıdaki insanoğlu, böyle bir aşkı kabul etmeye razı mıdır?

Film, 19.yüzyıl Kore'sinin politik ve sosyal huzursuzluk ortamında, Ohwon Jang Seung-up adındaki bir ressamın, çevresindeki baskı dolu dünyanın içinde kendi yeteneklerini keşfetmesinin öyküsünü anlatıyor...

Film Han-ki(Jae-hyeon Jo) isimli karakterin 21 yaşındaki üniversiteli bir kızı(Sun-hwa) sokağın ortasında öpmesiyle başlar.İlk başta çok saçma gelebilir hepinize ama daha sonra herşey farklı bir yol alır.Üniversiteli kız herkesin içinde kendisinden özür dilemesini bekler, onu küçük düşürür ve bu durum karşında Han-ki kendisine yakın tutmak hemde gururunu kırması nedeniyle kızı fuhuş batağının içine sokar.

Kang, görevini kötüye kullanan yüzlerce polisten biridir. Bir gün tesadüf eseri kendi ailesini öldüren bir katil ile cinayetinin hemen sonrasında karşılaşır. Cinayet davasını da Kang'a verirler ama Kang suçlunun kim olduğunu bildiği halde buna kimseyi inandıramaz. Kang, bu olayın peşinde kanıt ararken polisliğin gerçek manasını da keşfedecektir.

Sinik, silik ve her türlü toplumsal akiviteden uzak duran (aynı ben ve Sherlock Holmes) asosyal, yakışıklı ve bekar bir edebiyat öğretmeni evden okula, okuldan eve otobüse binerek gel gitleri olmaktadır. Derslikındaki cilveli kız öğrencilerinin ona asılma çabasıyla derse yardım veya "hocam burada takıldım" maskeli soruları bile onu mazbut yaşamından çekip çıkarmaya yetmez. Fakat okula yeni gelen güzel, esrarengiz ve ilginç tavırlı bir kız öğrenci Kim So-Hee bu sukunet dolu hayata bodoslama dalar...

Evli bir adam, bekar bir hanım. İkisi de 40'larına adım atmış. Tanıştıkları gün beraber olurlar.Camel(s), "Wol-Got" adında şirin bir batı sahili kasabasına giden orta yaşlı bir çiftin, bir gecelik hikayesi. Klasik bir aşk hikayesinden çok, 2 yabancı arasındaki ilişkinin nasıl ilerleyebildiğine siyah-beyaz tonlarla ışık tutuyor.Çift, eskiden köy olan, şimdilerde ise minik moteller, sashimi ve karaoke barlarıyla dolu bir kasaba olan "Wol-Got"a doğru yola çıkar ve ulaştıklarında, birbirleri hakkında hiçbir fikri olmayan bu orta yaşlı çift, bir sashimi barının köşesinde muhabbette adım atar. Birlikte yiyecek yiyip, beraber şarkı söylerler ve gecenin sonucunda odalarına çekilirler!

Kırsalda bulunan bir konakta oturan zangin bilgisayar programcısının evine her gece hırsız girer .Hırsız genelde evinde tembellik eder ve bazı şeyleri çalar . Konağın sahibini çileden çıkaran bu hırsızı yakalamak için yemin ederler ve komik vakalar böyle adım atar.

Joong-pil dövüş kabiliyetlerinden ötürü lisenin tartışmasız tek "kral"ıdır. Rahat bir hayatı vardır ta kii komşu okuldan Min-hee'ye âşık olup, yeni öğrenci Sang-man tarafından meydan okunana kadar. Ek olarak Min-hee'de "Beş Prenses Çetesi'nin lideri Na-young'a karşı rekabet içindedir ki o da Joong-pil'den hoşlanıyordur.